Deepfake ve Ses Klonlamanın Yükselişi: İşletmeler ve Bireyler için Ne Anlama Geliyor?
Yapay zeka alanında hızla evrilen Deepfake teknolojisi, dünya çapında tüketicilerin ve işletmelerin ilgisini çekiyor. Bu yenilikçi teknoloji, eğlence, medya ve reklamcılık gibi çeşitli endüstrilerde devrim yaratma potansiyeline sahip, son derece gerçekçi ve gelişmiş dijital içerikler üretebiliyor. İnsanların, nesnelerin ve senaryoların ikna edici dijital temsillerini oluşturmakla kalmayıp, aynı zamanda yaratıcı ifade ve hikaye anlatımı için de yeni olanakların kapılarını aralıyor. Ancak, bu teknolojinin güzellikleriyle birlikte, kötü niyetli aktörlerin potansiyel kötüye kullanımı da endişe yaratıyor. Dijital içeriğin manipülasyonu, dolandırıcılığa, kuruluşlara duyulan güvenin erozyona uğramasına ve kişisel itibarın zedelenmesine yol açabilir. Bu durum, güvenilirlik ve bütünlük konularında ciddi sorunlara neden olabilir.
Deepfake ve Ses Klonlamayı Anlamak
Deepfake ve ses klonlama birbiriyle bağlantılı ancak farklı kavramlardır. Deepfake teknolojisi, uydurma veya değiştirilmiş olmasına rağmen aldatıcı bir şekilde gerçekçi görünen içeriklerin (videolar, sesler, resimler ve metinler) üretilmesi için gelişmiş yapay zeka algoritmalarının kullanılmasını içerir. Özellikle, ses klonlama, deepfake teknolojisinin ses manipülasyonuna odaklanan bir alt kümesidir, bu teknikle belirli bir kişiye benzeyen ses içeriği sentezlenebilir.
Ekim 2023'te yayınlanan Deepfake and Voice Clone Consumer Sentiment Report, 2.000 ABD'li yetişkinle yapılan bir ankete dayanıyor. Bu kapsamlı rapor, tüketicilerin bu gelişen teknolojilere yönelik mevcut düşüncelerini ve tutumlarını anlamamıza yardımcı olan değerli bir kaynak olarak öne çıkıyor. Raporun ana çıkarımlarından bazıları şöyle:
1. Tüketici Bilinci ve Duyarlılığı
"Ses Klonu" terimi, sadece kamu bilincinin bir parçası olmakla kalmayıp aynı zamanda endişe verici bir olgu olarak da ön plana çıktı. Katılımcıların neredeyse üçte ikisi (%63,6), ses klonlama teknolojisinin varlığından haberdar ve bu konuda önemli endişeler taşıyor. Yapılan ankette, farkındalığa sahip katılımcıların çoğunun (%90'dan fazlası) bu tür teknolojilere karşı belirli düzeyde bir endişe duyduğu ve bu endişelerin yaklaşık %60'ının "aşırı" veya "çok" yüksek seviyede olduğu ortaya çıkıyor.
Tüketicilerin ses klonlamaya yönelik duyarlılığı değerlendirildiğinde, katılımcıların neredeyse yarısı (%49) olumsuz bir görüş belirtirken, yaklaşık üçte biri (%34) ise olumlu bir bakış açısı sergiliyor. İlgi çekici bir gözlem ise, olumlu düşünceye sahip olanların aynı zamanda bu teknolojilere karşı en yüksek düzeyde endişe gösterme eğiliminde olmalarıdır. Bu durum, endişeli tüketicilerin bu teknolojilerle ilgili hem potansiyel faydaların hem de risklerin farkında olduklarını göstermektedir.
Sosyal medya platformları, tüketicilerin deepfake’lere ve ses klonlarına maruz kalması için önemli alanlar haline geldi. Ayrıca sinema, medya ve televizyon da bu teknolojilerin tüketicilerle buluşmasına önemli katkıda bulunmaktadır. Yapılan bu çalışma, gelişen teknolojilere yönelik farkındalığın aynı zamanda yaşa ve gelire bağlı olarak büyük ölçüde değiştiğini ortaya koymaktadır. Sosyal medyayı daha aktif kullanan genç yaş gruplarında, deepfake ve ses klonlarına aşinalık daha yaygınken, yaş ilerledikçe bu aşinalık giderek azalmaktadır. Dahası, yüksek gelirli tüketicilerin, hem deepfake hem de ses klonlarına aşina olma olasılıklarının daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Bu durum, ekonomik düzeyin, bu teknolojilere maruz kalma ve anlama konusundaki etkisini vurgulamaktadır.
2. Sektörler Arası Endişe
Finansal bilgiler, sağlık kayıtları ve kimlik belgeleri de dahil olmak üzere kişisel verilerin manipülasyonunda deepfake teknolojisinin kullanılma potansiyeli bireyler arasında önemli endişelere yol açmaktadır. Bu tür manipülasyonun sonuçları arasında mali dolandırıcılık, itibar kaybı ve gizlilik ihlalleri gibi ciddi sorunlar bulunmaktadır. Bu endişeler, yapılan anket bulgularında da net bir şekilde kendisini göstermektedir. Bankacılık (%67,5) deepfake endişelerinin en yoğun olduğu alanken, bunu %54,9 ile Siyaset/Devlet, %54,9 ile Medya/Dezenformasyon ve yüzde %50,1 ile Sağlık hizmetleri takip ediyor.
Ankete katılanların %40,8'ine göre, hassas verilerin risk altında olduğu Banka, Sigorta ve Sağlık sektörlerindeki şirketler, müşterilerini deepfake'e karşı korumak için halihazırda önlemler almış durumdadır. Bu güvenilirlik beklentisi, özellikle yüksek gelirli kullanıcılarda %50’ye kadar artmaktadır. Ancak, deepfake tespit çözümlerinin henüz geliştirme aşamasında olduğu göz önüne alındığında, tüketicilerin bu iyimser beklentilerinin gerçek dünyadaki durumlarla tam olarak örtüşmeyebileceği konusunda dikkatli olunmalıdır.
3. Sesli Kimlik Doğrulamasına İlgi
Anket bulguları, tüketicilerin ses klonlama teknolojisine yönelik endişeleri ile sesli kimlik doğrulamasına olan ilgileri arasında güçlü bir bağlantı olduğunu ortaya koyuyor. Ses klonlarını tanımlamaları istendiğinde, yanıt verenlerin neredeyse yarısı bu teknolojiyi "suçlular tarafından banka dolandırıcılığı yapmak için kullanılmasıyla" ilişkilendirdi. Bu algı, tüketiciler arasında ses klonlama teknolojisinin özellikle finansal dolandırıcılık bağlamında potansiyel olarak kötüye kullanılmasına ilişkin önemli endişelerin de altını çiziyor. Ayrıca, tüketicilerin yarısından fazlasının, dolandırıcıların banka hesaplarına ve diğer hassas bilgilere erişmek için klonlanmış sesleri kullanmasını önlemek amacıyla sesli kimlik doğrulama teknolojisine olan ilgisini de vurguluyor. Bu noktada, ses klonları konusunda daha endişeli olan tüketicilerde bu oranın yüzde 70'lere varabildiği görülmektedir.
Sonuç olarak, rapor, Deepfake’lerin ve ses klonlarının olası kötüye kullanımına karşı artan tüketici farkındalığını ve endişesini vurguluyor. Bu durum, şirketlerin konuşmacıların kimliklerini doğrulama ve dolandırıcılığı önlemesine yönelik artan bir talep ve beklentiyi de beraberinde ortaya çıkıyor. Parolalar, PIN'ler ve tek kullanımlık şifreler gibi geleneksel kimlik doğrulama yaklaşımları, artan veri ihlallerine ve bilgisayar korsanlığı girişimlerine ayak uydurmakta zorlanırken, bireyleri ve kuruluşları da savunmasız bırakıyor. Bu bağlamda, sentetik ses algılama yetenekleriyle donatılmış sesli kimlik doğrulama teknolojileri, güvenlik açıklarını azaltmak ve kimlik doğrulama süreçlerini daha güçlü hale getirmek için kritik bir rol oynuyor. Bu teknolojiler, ek bir güvenlik katmanı sağlayarak dolandırıcılık riskini minimize edip, gerçek canlı seslerin kullanılmasını sağlarken aynı zamanda kullanıcı deneyimini kusursuz bir şekilde sürdürüyor.
Knovvu Biometrics
Sesin 100'den fazla benzersiz parametresini analiz eden, SESTEK’in ses biyometri çözümü, Knovvu Biometrics, arayanların kimliğini saniyeler içinde doğrulayabilir. Dilden, aksandan veya içerikten bağımsız olması, gerçek zamanlı olarak kusursuz bir deneyim sağlar. Çözüm, kara liste belirleme özelliği sayesinde, arayan kişinin sesli imzasını kara liste veri tabanı ile karşılaştırarak kontrol eder ve dolandırıcılığa karşı etkili bir güvenlik sunar.
Çağrı merkezlerinde ses ile kimlik doğrulama hakkında daha fazla bilgi almak için Müşteri Doğrulama Çözümü sayfasını ziyaret edin.
Yazar: Mert Çıkan, Product Owner, SESTEK
Konuşma Tanıma nedir? Otomatik Konuşma Tanıma (ASR) olarak da bilinen Konuşma Tanıma (SR), sisteme ulaşan sesleri metne dönüştürmek için kullanılan bir sistemdir. Bu, kullanıcıların tuşlar veya düğmeler gibi geleneksel araçlar...
Devamını OkuGeçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da teknoloji kararlarımızı büyük ölçüde etkileyeceğine inandığımız ilk on trendi sizler için derledik.
Devamını Oku“Kullanıcı deneyimi” veya moda tabirle “UX.” Son zamanlarda bu terimi ne kadar sık duyduğumuzu fark ettiniz mi? Mobil uygulamalardan ürün tasarımına, web sitelerinden tanıtım yazılarına uzanan farklı alanlarda sürekli olarak...
Devamını Oku