Gartner her yıl olduğu gibi, önümüzdeki beş yıllık süreçte teknoloji dünyasına yön verecek trendlere dair öngörülerini paylaşıyor. Bu paylaşımlar, teknoloji liderleri ve CIO’lara iş hedefleriyle uyumlu, doğru ve etik kararlar almaları konusunda rehberlik etmeyi amaçlıyor.
Bu yazıda, 2025 yılının öne çıkan trendlerini inceleyerek ne anlama geldiklerini, neden önemli olduklarını ve işletmeler ile kullanıcılar üzerindeki etkilerini basit ve anlaşılır bir dille ele alacağız.
Teknolojinin Geleceğini Yeniden Tanımlayan 10 Trend
1. Agentic AI ile İş Dünyasında Otonom Karar Verme
Agentic AI, plan yapabilen, karar verebilen ve insan müdahalesi olmadan bağımsız eylemler gerçekleştirebilen yeni nesil bir yapay zeka türünü tanımlıyor. 2028 yılına kadar, kurumsal yazılımların %33'ünün bu yapay zeka türünü içermesi bekleniyor. Böylece dijital platformlardaki müşteri etkileşimlerinin %20’si ve günlük iş kararlarının %15’i agentic AI tarafından otonom olarak yönetilecek.
Üretkenliği ve uyum yeteneğini önemli ölçüde artırma potansiyeline sahip agentic AI, işletmelerin iş yapış biçimlerini ve müşterilere sağladıkları faydaları yeniden şekillendirebilir.
2. Yönetim Platformları ile Etik Yapay Zeka
Yapay zeka yönetim platformları, yapay zeka sistemlerinin etik ve yasal olarak çalışmasını sağlamada kritik bir rol oynuyor. 2028 yılı itibarıyla bu platformları kullanan şirketlerin müşteri güven puanlarının %30, yönetmeliklere uyum puanlarının %25 daha yüksek olması; ayrıca etik sorunlarla karşılaşma oranlarının %40 daha düşük olması bekleniyor. Bu araçlar, yapay zekanın adil çalıştığından emin oluyor, veri gizliliği risklerini yönetiyor ve özellikle finans ve sağlık gibi düzenlemelere tabi sektörlerde şeffaflığı artırıyor.
Yapay zeka yönetim platformlarından yararlanmak, yalnızca riskleri azaltmakla kalmıyor; aynı zamanda güveni artırarak yapay zekanın sorumlu kullanımında organizasyonlara rekabet avantajı sağlıyor.
3. Yanlış Bilgilerden Korunmak için Dezenformasyon Güvenliği
Dezenformasyon güvenliği, işletmeleri tehdit eden yanlış bilgileri önlemede büyük önem taşıyor. Bugün bu sorunlarla başa çıkmak için geliştirilmiş özel araçların kullanımı sınırlı olsa da 2028 yılına kadar, işletmelerin yarısının bu özel araçları benimsemesi bekleniyor. Bu araçlar, deepfake videoları tespit edebiliyor, taklitleri ve yöneticilerin ve şirketlerin itibarını zedeleyebilecek sahte hikayeleri önleyebiliyor.
Yapay zeka destekli tehditlerin artmasıyla birlikte, itibar kaybı ve mali kayıp riski önemli ölçüde artmış olsa da dezenformasyon güvenliğine yapılan yatırımlar, işletmelerin itibarını korumalarına ve karmaşık dijital ortamda bütünlüklerini sürdürmelerine yardımcı oluyor.
4. Kuantum ve Post-kuantum Hesaplamanın Yeni Sınırlarını Keşfetmek
Kuantum hesaplama, özellikle veri güvenliği alanında hem fırsatlar hem de zorluklar yaratarak teknolojiyi yeniden tanımlıyor. Mevcut şifreleme yöntemlerini çözme potansiyeline sahip olması, hassas bilgileri risk altına sokuyor. Örneğin hackerlar, günümüzde şifrelenmiş verileri çalıp gelecekte kuantum bilgisayarlarla çözmeyi bekleyebilir. Bu duruma çözüm olarak, işletmelerin kuantum saldırılarına dayanacak şekilde tasarlanmış daha güvenli bir şifreleme yöntemi olan kuantum sonrası kriptografiyi (PQC) benimsemeleri gerekiyor.
PQC'yi uygulamak, sistemlerin güncellenmesini gerektirse de bu değişime erkenden uyum sağlamak, organizasyonların hızla değişen teknolojik ortamda veri güvenliğini sağlamaları açısından kritik önem taşıyor.
5. Görünmez Zeka ve Veri Gizliliği
Görünmez zeka, günlük nesneleri daha akıllı hale getirmek için düşük maliyetli, pille çalışmayan sensörler ve etiketler kullanır. Bu teknolojiler, perakende ve lojistik gibi alanlarda süreçleri kolaylaştırarak gerçek zamanlı izleme, analiz ve daha derin entegrasyon sağlar. Örneğin, akıllı etiketler stok yönetimini geliştirebilir, bozulabilir ürünleri tespit edebilir ve paket teslimatlarını iyileştirebilir.
Gelecekte, bu etiketler evlerde ve ofislerde kullanılarak akıllı ambalaj ve cihazların kesintisiz bir şekilde etkileşimde bulunduğu bağlantılı ekosistemler yaratabilir. Ancak, kamu güveni için bu gizli sensörlerle ilgili güvenlik endişelerinin giderilmesi şarttır.
6. Sürdürülebilirlikte Bilişim Teknolojilerinin Rolü
İşletmeler, sürdürülebilirliği artırmak için büyüyen bir baskı ile karşı karşıya kalırken, bilişim teknolojilerine, yapay zeka eğitimi gibi görevlerden kaynaklanan, karbon salınımını azaltmada önemli bir rol düşüyor. Bu doğrultuda şirketler, eski sistemlerini emekliye ayırmak ve daha çevreci bulut sağlayıcılarıyla iş birliği yapmak gibi acil adımlar atabilirler.
Uzun vadede optik hesaplama ve DNA depolama gibi yenilikler umut verici olsa da hala geliştirilme aşamasındadır. İşletmeler, enerji verimli teknolojileri benimseyerek ve bilişim teknolojileri uygulamalarını sürdürülebilirlik hedefleriyle uyumlu hale getirerek çevresel etkileri önemli ölçüde azaltabilirler.
7. Hibrit Hesaplama ile Sektörleri Dönüştürmek
Hibrit hesaplama, kuantum, nöromorfik ve fotonik sistemler gibi teknolojileri bir araya getirerek karmaşık problemleri çözmeyi hedefliyor. Bu sistemlerin gelişmiş yapay zekadan yararlanarak otomasyonu artırması, gerçek zamanlı kişiselleştirme sağlaması ve üretim, lojistik, finans ve sağlık gibi sektörlerde devrim yaratması öngörülüyor.
Yüksek maliyetler ve veri akışı güvenliği gibi zorluklara rağmen, sağlam mimarilere ve yetkin uygulamalara yapılacak yatırımlar, hibrit hesaplama ile dönüştürücü yenilikler gerçekleştirilmesini ve uzun vadeli faydalar elde edilmesini mümkün kılabilir.
8. Uzamsal Hesaplama ile İnsan-Makine Sinerjisi
Uzamsal hesaplama, artırılmış gerçeklik (AR), sanal gerçeklik (VR) ve uzamsal haritalama gibi teknolojileri kullanarak fiziksel ve dijital dünyaları birleştiriyor. Bu teknoloji, üretim, sağlık hizmetleri ve perakende gibi sektörleri derinden etkileyecek sürükleyici deneyimler ve gerçek zamanlı içgörüler sunuyor.
2026 yılına kadar uzamsal hesaplamanın, dijital ikiz ve Apple Vision Pro gibi cihazlar aracılığıyla iş akışlarını ve karar alma süreçlerini iyileştirmesi bekleniyor. Ancak bu teknolojinin potansiyelinin tam olarak gerçekleştirilebilmesi için, işletmelerin yüksek maliyetler, gizlilik endişeleri ve cihaz uyumluluğu gibi zorlukları aşması ve çeşitli iş birlikleriyle yeniliği artıran pratik uygulamalara odaklanması gerekiyor.
9. Polifonksiyonel Robotların Yükselişi
2030 yılına kadar, insanların %80'inin akıllı robotlarla günlük etkileşimde bulunması bekleniyor; oysa bu oran günümüzde %10'un altında. Günümüzde geleneksel tek göreve odaklanan robotlar giderek çoklu görevleri kesintisiz bir şekilde yerine getirebilen polifonksiyonel robotlara dönüşüyor; bu da üretim sektörünü ve günlük yaşamı önemli ölçüde etkiliyor. Bu çok yönlü robotların mevcut ortamlara minimum kesinti ile entegre edilecek şekilde tasarlanması ve ölçeklenebilirlik ve verimlilik sunması bekleniyor.
Demonstrasyon yoluyla öğrenme gibi robot eğitim yöntemlerindeki yenilikler, bu dönüşümü hızlandırırken; bu teknolojilerin daha erişilebilir olmasını ve etkili çözümler sunmasını sağlıyor.
10. Beyin-Makine Arayüzleri ile Zihinsel Kapasiteyi Artırmak
2030 yılına kadar, bilgi işçilerinin %30'unun dikkat, hafıza ve problem çözme becerilerini geliştirmek için beyin-makine arayüzlerini kullanması bekleniyor. Beyin aktivitelerini okuyan temel sistemlerden başlayarak beyin aktivitelerini değiştiren ileri düzey sistemlere uzanan bu cihazlar, insanların çalışma ve öğrenme biçimlerini dönüştürme potansiyeline sahip. Ancak, yüksek maliyetler, güvenlik riskleri ve etik kaygılar gibi zorlukların ele alınması gerekiyor.
Kurumların her şeyden önce bu yenilikçi teknolojinin potansiyelini anlaması, mevcut seçenekleri keşfetmesi ve olası riskleri yönetmek için politikalar geliştirmesi şart.
Gartner 2025 Vizyonu ve SESTEK
100'den fazla Ar-Ge mühendisi ekibimiz ve gelirimizin %40'ını bu çalışmalara ayırarak, gelişen müşteri ihtiyaçlarına uyum sağlamak için Gartner’ın öngördüğü teknoloji trendlerini yakından takip ediyoruz.
Yenilikçi yaklaşımımız, birçok trendin ürün ve hizmetlerimizde yansıma bulmasına olanak tanıyor. Örneğin karmaşık görevlerde insan gücünün devreye girdiği diyalogsal yapay zeka uygulamalarımızın temelinde insan-makine iş birliği bulunmaktadır. Ayrıca, yapay zekanın etik konusunda karşı karşıya olduğu zorluklara sorumlu bir şekilde yaklaşarak veri güvenliğini ve kullanıcı gizliliğini öncelikli olarak ele alıyoruz.
Tüm çözümlerimizde AI kullanarak ve bulut ortamı seçenekleri sunarak, BFSI de dahil olmak üzere birçok sektördeki işletmeler için esneklik ve ölçeklenebilirlik sağlıyoruz. Gartner’ın 2025 trendleriyle uyumlu bir şekilde, yaşam ve çalışma biçimlerimizi yeniden tanımlayan teknolojilerle geleceği şekillendiriyoruz. Siz de bizi takip ederek, tüm bu trendlerin potansiyelini ortaya çıkaracak yeniliklerle dolu teknoloji yolculuğumuzda bize eşlik edin.